Dohuk'tan 80.000 IQD (70$'a yakın bir fiyat)'a taksiyle Erbil'e gittik. Yine peşmerge kontrollerinden geçtik. Yolda tam olarak Ortadoğu'yu hissettim; mazot satan adam, alakasız bir yerdeki beyaz türbe, köylerin anayollarında kurulmuş pazarlar, cami avlularına sığınmış mülteciler. Bu manzaralar eşliğinde Erbil'e vardık. Erbil, yüzyıllardır bir Türkmen şehriymiş; Saddam zamanında Kürtler köylerden Türkmenler'in yaşadığı kentlere gelmiş.
7000 yıllık Erbil şehrinin merkezi kendisiyle yaşıt kalesi. Erbil Kalesi yuvarlak, şehir de kalenin etrafında dairesel şekilde büyüyor. Kalenin etrafında Molla Efendi Camii, İngilizler'den kalma bir saat kulesi ve Kayseri Çarşısı var. Bunların ortasında elbette ki yine fıskiyeler var. Maalesef bu eserler hakkında doğru düzgün bilgi veremiyorum, çünkü Erbil'in(ve genel olarak Irak'ın) ciddi bir tanıtım sorunu var. İnsanlar kendi kentlerini tanıtmak için uğraşmıyorlar, internette bulduğum adam gibi tek kaynak Wikitravel'ın Erbil maddesiydi.
Erbil Kalesi |
Molla Efendi Camii ve Saat Kulesi |
Kayseri Çarşısı'nın içi |
Muzafferiye Minaresi |
Erbil'in eğlence hayatı ise Ainkawa denilen semtte. Ainkawa şehrin Hıristiyan mahallesi denebilir. Girişinde büyük bir Meryem Ana heykeli var. İçkili restoranlar, barlar ve kiliseler burada. Gece kulübü ise bu diyarlarda henüz tutulmuyor. Saydığım mekanlar dışında tipik bir Ortadoğu semti.
Bana kalırsa kentin en güzel yapısı Celil Hayat Camii idi. Osmanlı'dan kalma bu cami mimarisi ile göz kamaştırıyor. Bence resimler konuşsun.
Bu kadar yer anlattım. Gerçekte ise Iraklılar'ın alışkanlıkları farklı. İnsanlar genelde alışveriş merkezlerinde vakit geçirmeyi tercih ediyor. Bu şehirde her daim yeni bir alışveriş merkezinin inşaatını görebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder